Belediye Meclisimizin Şubat ayı toplantısının ilk oturumu, Belediye Eş Başkanlarımız Belkiza Beştaş Epözdemir ve Tuncer Bakırhan başkanlığında meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi.Toplantıda açılış konuşmasını yapan Siirt Belediyesi Eş Başkanı Tuncer Bakırhan;“Ülkemizde son zamanlarda yerel yönetimler ile ilgili kaygı verici tartışmalar yaşanıyor. Dünyanın her yerinde merkezileşme yerine, yerel yönetimlerin yetkilerinin ve sorumluluklarının arttırıldığı, özerk bir yapıya kavuşturulduğu gelişmeler yaşanırken, ülkemizde ise bu düşüncenin dillendirilmesi bile bölünmenin gerekçesi yapılarak yöneticilere cezalar yağdırılmaktadır.Hükümetin bölge belediyelerine yönelik yapılandırmaya çalıştığı yeni antidemokratik düzenlemelerle birlikte, bürokrasiyi yasa dışı davranmaya teşvik etmesi kabul edilebilir değildir. Gerekirse yasaların bir kenara bırakılarak hareket edilmesi yönünde çağrılar yapılıyor. Belediyelere Kayyum atanacak, araç ve gereçlerine el konulacak, itfaiye el değiştirecek söylemleri bölge belediyelerine yönelik yeni bir konseptin sinyalleri olarak görmek gerekir.Hükümet DBP’li belediyeleri de bu ülkenin belediyeleri olarak görmek durumundadır. Onları ötekileştirip ayrımcılığa tabi tutarak halkın, seçilmişlerin iradesine müdahale ederse büyük kırılmaların yaşanacağını görebilmelidir. Dışarıdan kayyumla atanması hedeflenen bürokratlar belediyeleri yönetecekse, seçimlerin yapılmasının bir anlamı olmayacaktır. Böylesi bir uygulamada demokrasiden bahsedebilmek mümkün mü? Yerel yönetimlerin görev ve sorumluluk alanları bellidir. Eğer varsa yasaların rutini dışına çıkma durumu elbette ki yargı gereğini yapacaktır.Kürt sorunu ülkemizin kanayan derin bir yarasıdır. Yaşanan sorunlar yumağı içinde daha yakıcı bir hale gelmiş bulunuyor.Sorunu derinleştirmek, büyütmek, üzerine ateşle gitmek doğru değil. Bunların Türkiye’ye bir yararı yok. Ülkenin temel önceliği demokratikleşme ve toplumsal barışın kalıcı olarak tesis edilmesidir. Bunlar, yıllardır toplumun çok geniş kesimlerinin talepleri olmaya devam ediyor. Bu sorunların çözümünden uzaklaşarak, yapay gündemler etrafında antidemokratik yol ve yöntemlere yönelmek, hem sorunları hem de toplumun yükünü ağırlaştıracaktır. 2013 yılında geliştirilmeye çalışılan çözüm sürecinden uzaklaşılmış olmasının sonuçlarını kaygıyla izliyoruz. Yaşanan şiddet temelli gidişatın önüne geçmek herkes açısından ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.Zor bir süreçte yaşıyoruz. Bu süreçte doğruları söylemek, yaşanabilecek acı olayları önlemek gerekiyor. Bu anlamda kentte seçilmiş başta milletvekilleri olmak üzere bir araya gelip bu halkın sorunlarının çözümü için, STK’lar ve kanaat önderleri ile görüşmeleri çağrısında bulunuyoruz. Yapılan görüşmelerde çıkacak neticeler, sorunların çözümünde tartışma zemini yaratmasına vesile olur.” dedi
