Dışarıya kaçıştıktan çok kısa zaman sonra Siirt’in şiddetli şekilde sallanması nedeninin Elazığ ilçemizde Sivrice ilçesi merkezli meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem olduğu öğrenilince, durumla ilgili orada ikamet eden akraba ve dostlarından telefonla bilgi almaya çalışanlar; “Elazığ ilimizde meydana gelen deprem ilimizi çok etkileyerek korku uyandırdığına göre oralarda ikamet eden vatandaşlarımız nasıl bir haleti ruhiye içindeler, ölü ve yaralı var mı, gerekli yardımlar ulaştırılmaya başlandı mı diye düşünmemek mümkün olabilir mi?..” diye de kaygılarını dile getiriyorlardı aynı zamanda.. Ne olup bittiğini bilmeyen küçük çocukların, toplanan kalabalığı süzerlerken dikkatimden kaçmayan endişeli bakışları, eksi 13-14 derece soğuğun yaşandığı belirtilen Elazığ ilimizde dışarıya çıkarılan çocukları düşünmeme neden oldu ve derin üzüntüm kat kat büyüdü daha da…
Gazeteniz Siirt’in bugünkü sayısı dün baskıya verilmişti, Elazığ’daki deprem öncesinden ve; “Ne Zaman Önemsenecek?” idi köşe yazımın başlığı… Yazımın son paragrafında; “…Yurdun bazı yörelerinde yaşanan depremlerle ilgili haberleri izlerken, sayıları milyonlarla ifade edilen depreme dayanıklı olmayan binaları bir an önce dayanıklı konuma getirmenin en öncelikli hizmet olarak telakki edilmemesini, çok önemli bir talihsizlik olarak görüyorum sağ duyu sahibi her yurttaşımız gibi…” demiştim ve yazımın mürekkebi henüz kurumadan Elazığ’daki depremi Siirt’te de endişelendirecek şekilde hissederken, önemli konudaki beklentinin gerçekleşmesi için azami gayretin seferber edilmesi gerektiği görüşüm, ağırlık kazandı daha da…
Ülkemizin her noktasında deprem riski altında olduğu gerçeği yıllar önce gün ışığına kavuşmuş ve akan yıllar içinde yurdumuzun değişik yörelerinde meydana gelen deprem afetlerinde bir çok yurttaşımız yaşamını yitirirken, ekonomimiz de zarar görmüş ama buna rağmen meydana gelen depremlerde daha çok can kaybı yaşanmasına sebebiyet veren “Binaların depreme dayanıklı olmaması” olumsuzluğunu gidermede yetersiz kalınmaktadır maalesef… Yurt genelinde depreme dayanıklı olmayan bina sayısının 7-8 milyon olduğu yetkili ağızlarca dile getirilirken, bu olumsuzluğun 15-20 yıl zarfında periyodik aralıklarla giderileceği ifadeleri üzücüdür elbet… Çünkü, insan yaşamı her hizmetten daha önemlidir ve bu görüşün aksi söylenemez kanımca…
Bu düşünceler içinde; Elazığ’daki depremde yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar, yaralananlara acil şifalar dileyerek acılarını paylaştığımızı vurgularken, depreme dayanıklı olmayan binaların bir an önce depreme dayanıklı konuma getirilmelerinin kaçınılmazlık arz ettiğinin altını çiziyorum tekrardan…
Metin ARITÜRK