Öyle bir zamanda diliminde yaşamaktayız ki.. Ne Ömer’in adaleti , Ne Yakub’un Sabrı , ne de Yusuf’un güzelliğinin izleri var hayatımızda..
İçimiz kararmış, kalbimiz kurumuş, gecelerimizden yıldızlar alınmış, gözlerimizdeki yaşlarımız bitmiş, derin ve hüzünlü bir hayatın içerisinde ömür tüketir olmuşuz.
Bizi böylesine değiştiren zaman mı? yoksa bizler mi? kalplerimize kilit vurduk kestiremiyorum açıkçası..
Ama bütün bu hengamenin içinde hiç birimizin düşünemeyeceği bir gerçek var ki!
İçimizde büyük bir vicdansızlığın, bencilliğin en uç noktasına gelmiş, merhamet duygumuzu, iyilik yapmayı, adaletli davranmayı, hak hukuk bilmeyi unutup hepsini dünya malına kurban etmişiz.
Lakin konuşurken hepimiz birer Ömer gibiyiz , günahsız ve adaletli..
Halbuki bir günümüzün dahi geçmişine baksak, muhekemesini yapsak ne yaptık sorusunu sorsak, ama bunu sorarken de gerçekten vicdani olarak hareket etsek.. İnanın yanlışımızın farkına varacağız.. Kırdığımız kalpler, yaptığımız dedikodular, çekemediğimiz iftara attığımız insanlar…
Ne yaparsak yapalım neresinden tutarsak tutalım..
Reklamdan öteye geçmeyen, bir mümin algısı geliştirmişiz ve bir türlü bu kibrimizi aşamıyoruz ne yazık ki?
Ve hala ne hikmetse Allah’ın emrettikleriyle değil, işimize geldiği gibi davranıyoruz.
Sabrın kalmadığı, hoşgörünün bittiği, affetmenin kaybolduğu ve her şeyden önemlisi merhametimizi kaybetmişiz…
Hayatımızı sadece o gün üzerine kurup, bencilce, menfaatvari, kibirli bir şekilde sadece dünya malına odaklanmışız..
Oysa insanlara merhamet etmek ne güzel şeydir bir bilsek, kalbimizin derinliklerine nakşedip bu duyguyla hareket etsek, dünya malının da sadece ve sadece Allah’ın emrettiği kadarı olduğu bilincine varırsak inanın ki her şeyi bırakarak bütün kalbimizle Allah’ın emrettiklerinin dışına çıkmazdık.
Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin hadisi şerifi buna en büyük kanıttır aslında…
Yaradan Yüce kitabımız Kur’an’da gözümüze sokarcasına defaatle kullarına karşı ne kadar merhametli ve şefkatli olduğunu dile getirip altını çizmişken; Ademoğlunun kendi ırkına, hatta tüm yaratılmışlara karşı sergilediği barbarlıklar gerçekten son derece hazin bir durumdur..
Sözde öylesi bir modern hayat yaşıyoruz ama diğer taraftan herkes birbirini ezmekten yana, yani kimse ezilenden yana değil, hatta umursamıyor bile zengin yoksulu, güçlü zayıfı imkânları ölçüsünde ezmekte”!.. Bin bir sıkıntıya düşürmekte, halinden anlamamakta veya gücünden ve kuvvetinden dolayı çevresine zulmetmekte…
İslam´ın birlik-beraberlik, zayıfı ve güçsüzü koruyup kollayan birleştirici ve merhameti teşvik edici ruhu, böyle düşünüp uygulayan hoyrat ellerin himayesinde özünden uzaklaşıp Ademoğlunun amaçlarına hizmet eder olmakta?
Dostlarım, gelin hep birlikte bir nefis muhasebesi yapalım ve bakalım kaç kişinin kalbini kırdık, kaç kişiyi yaraladık, kaç kişiye eziyet ettik.. Lütfen bir hesaplayın bakalım..
Üç günlük dünya deriz sıkça, kullanırız da yine de üç günlük dünya için yapmadığımız fırıldaklık, etmediğimiz yalan, çevirmediğimiz dolap kalmaz.. Üstüne üstlük bir de etrafa kalkıp nizam ve intizam vermeye kalkarız.