


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Ahmet DAVUTOĞLU tarafından Anayasanın 96'ıncı, İçtüzüğün 99'uncu maddesi gereğince yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Besime KONCA-Siirt Milletvekili
9 Ocak 2013 tarihi, Kürt Siyasi Hareketi'nin önemli isimlerinden Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda hunharca katledilmesi ile “Paris Katliamı” olarak tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.
Katliamın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu itibariyle yapısal sorununa karşılık gelen “Kürt Sorunu”nun demokratik siyaset temelinde çözümü için diyalog sürecinin başlatıldığı döneme tekabül etmesi açısından ayrıca hayati önem arz etmektedir.
Katliam ile ilgili olarak basında ve kamuoyunda MİT'in rolü ve dahli ile ilgili çeşitli haber, bilgi, belge ve ses kayıtları yayınlanmıştı. Bu belgelerden, katliamın gerçekleştirilmesinden 10 gün sonra zanlı olarak gözaltına alınan Ömer Güney'e ait ses kayıtlarının, Fransa'da yürütülen soruşturmanın yönünü değiştirdiği şeklindeki ifadeler Fransız basınında geniş yer buldu. Fransız polisi, Güney'e ait ses kayıtlarının “çok büyük ihtimalle” gerçek olduğunu belirledi.
22 Mayıs 2015 tarihinde Fransız soruşturma hakimi başkanlığında iki yıldır yürütülen soruşturmanın sonlandığı taraflara da bildirildi. 24 Temmuz 2015 tarihinde Fransız basınından Le Monde, “MİT'in suikastte parmağı olduğu” şeklinde ifadelerin yer aldığı 70 sayfalık iddianameden bazı bölümler yayınladı. 70 sayfalık iddianame Fransız yargı tarihinde ilk kez yabancı bir istihbarat servisinin Fransa topraklarında işlenen siyasi bir cinayetten sorumlu tutulması açısından da bir ilk olma niteliği taşıyor.
Gazetede yayınlanan iddianamede şu ifadeler yer alıyor: “Çok sayıda kanıt MİT'in, suikastın hazırlanmasında ve işlenmesinde dahli olduğu şüphesini güçlendiriyor. Ömer Güney'in casusluk faaliyeti yürüttüğü ve Türkiye'de gizli şekilde irtibat kurduğu çok sayıda ajan olduğu tespit edildi.”Ayrıca Ömer Güney'in MİT üst düzey yöneticisi K.T. ile irtibatlı olduğu, ancak Ankara'nın bu şahısla ilgili Fransız adli mercilerinin resmi bilgi taleplerine cevap vermediği belirtilmiştir.
Le Monde gazetesi Erdoğan'ın 14 Mart 2014'te suikastı Türk devletinin yaptığını kabul ettiğini belirtirken, Erdoğan’ın’ın MİT içindeki paralel yapıyı suçladığını iddia etti. Nitekim dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart 2014 tarihinde Urfa Mitinginde yaptığı bir konuşmada “Önce Oslo sürecini sabote ettiler. Arkasından MİT müsteşarımızı tutuklamak onu devre dışı bırakmak istediler. Arkasından Paris’te bir takım suikastler yaptılar. Süreci bozmak istediler…” şeklinde ifadelerde bulunmuştu.
Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Urfa mitinginde yaptığı konuşmada, Paris’te suikast düzenleyenler hakkında bilgisi olduğu şeklindeki konuşmasına rağmen Fransız adli mercilerine konuyla ilgili hiçbir bilgi verilmediği gibi bu katliamla ilgili Hükümet yetkilileri suskunluğunu korumuş ve katliam aydınlatılmamıştır.
Yaşadığımız coğrafyada kadınların katledilmesinin barışı katletmedeki ısrar ve kararlılık olduğu, 5 Ocak 2016 tarihinde 3 Kadın siyasetçimiz, Sêvê Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır’ın Silopi’deki ablukada katledilmesi ile kendini bir kez daha ifşa etmiştir. Buradan hareketle “Çözüm Süreci”nin “buzdolabına kaldırıldığı” bir dönemde 3 Kadın siyasetçimizin katledilmesi ile aynı “Çözüm Süreci”nin başlangıcında yaşanan “Paris Katliamı”nın aydınlatılmasının, sadece tetikçisinin değil cinayetlerin arkasındaki esas güçlerin açığa çıkarılıp, yargılanmasının, daha fazla insanlık suçunun işlenmemesi ve insanca, onurlu bir barışın yaşanması açısından ne kadar önemli olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
Bu Bağlamda;
9 Mart 2014 tarihinde, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Urfa mitinginde “Paris’te bir takım suikastler yaptılar?” şeklinde ifade ettiği kişiler kimlerdir? Konu ile ilgili Hükümetin bu denli bir bilgisi varsa soruşturmayı yürüten Fransız yetkililerle neden paylaşılmamaktadır?
Fransız adli mercilerinin hazırladığı iddianamede bulunan ““Çok sayıda kanıt MİT'in, suikastın hazırlanmasında ve işlenmesinde dahli olduğu şüphesini güçlendiriyor” iddialara karşılık Hükümetinizin sessizliğini korumasının sebepleri nelerdir?
Fransa’da yürütülen soruşturmanın seyrini değiştirdiği belirtilen, Ömer Güney ve MİT mensuplarına ait olduğu iddia edilen ses kayıtları hükümetinizin ilgili kurumlarınca incelenmiş midir? Konu hakkında kapsamlı bir araştırma ve soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmamışsa neden?
Daha sonra ses kayıtlarındaki MİT mensuplarının MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından terfi ettirildiği şeklinde basına yansıyan iddialar doğru mudur? O dönemlerde terfi ettirilen MİT mensupları kimlerdir?
Ömer Güney'in irtibatlı olduğu iddia edilen MİT üst düzey yöneticisi K.T. kimdir? Bu zatın kimliği ile ilgili Fransız adli mercilerinin resmi bilgi taleplerine cevap verilmemesinin sebebi nedir?

